KARADENİZ BOYUNDAKİ SON OĞUZ DEVLETİ
Ekrem PEKER & TÜRK DÜNYASI
Gezgin ve ressam Mary A.
Walker 1868 yılında İstanbul’a gelir. İstanbul’da kırk yıl kadar kalır. Saray
çevresiyle yakınlık kuran hareme ilk giren yabancı ressamdır
Walker; Anadolu ve balkanları
gezer. Gözlemlerini, anılarını ve eserlerini içeren seyahatnameler kaleme alır.
Seyahatnamelerinde İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa’yı anlatmıştır.
1880’li yıllarda iki kez
Bursa’ya gelir. Bursa’daki gündelik yaşamı, ipek üretimini anlatır. Seyyahımız
tarihe vakıftır. Bursa’yı ve Osmanlı imparatorluğunun kurucularını,
Osmangazi’den bahsederken aynen şu ifadeyi kullanır;
“Türk geleneği İbrahim’in
zamanına kadar gider ve oğuz kağanı Türk gücünün ve medeniyetinin kurucusu
kabul eder. Efsaneye göre, Türkistan’ın o zamanki başkenti, Yassa şehrinde
yaşamıştır. Ve buranın sonraki sakinlerinden Özbeklerin Moldovya’ya kadar
ilerledikleri, oradan yerleştikleri ve kurdukları yeni ülkenin başkentine de
doğdukları şehrin ismini verdikleri söylenir”.
Bu satırları okuyunca şaşırdınız
umarım. Ben de biraz şaşırdım. Tuna boyundan Volga Nehri’ne kadar olan bölge
İskitlerden bu yana Türk kavimlerinin yaşadığı alan. Kabarlar gibi bazı Türk
kavimlerinin Almanya’nın Bavyera bölgesine kadar gittiklerini biliyoruz.
Günümüzde Avrupa’nın bazı
bölgelerinde (İsviçre, Belçika) Kun isimli köylere rastlanmaktadır. Atilla’nın
Hunları Macar ovalarından Karadeniz boylarına çekilirken bir kısmı da Doğu Roma
ve Bizans ordularında görev almıştır. Sonraki yüzyıllarda bugünkü kuzey Çin’den
göç eden Avarlar, Macarlar ve Kumanlar, Macar ovalarından Karadeniz’e kadar
olan bölgenin hâkimi olmuşlardır. Kısacası M.Ö. IV. Yüzyıldan 1700’lü yıllara kadar
Karadeniz’in kuzeyinden, Kiev, Moskova ve Novgorod yakınlarına kadar uzanan
bölge Türk yurduydu. Bölge M.S. 900’lü yıllarda bölgeye hâkim olan Kuman/Kıpçak
kavimlerinden ötürü Deşt-i Kıpçak, yani Kıpçak Bozkırı olarak anılmıştır.
İtil (Volga) ırmağının orta
bölümüne yerleşen Bulgar Türkleri, başta başkentleri Bulgar şehri olmak üzere
şehirler kurduğunu, ziraat ve ticaretle uğraşmışlardır. Üstelik bilinenin
aksine Bulgar Devleti Karahanlılar’dan önce, 920 yılında Müslüman olmuşlardır
(Kurat, Akdes Nimet ”IV-XVIII. yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri
ve Devletleri”)
Türk kavimlerinin göçü hızla
Balkanlara yönelmiştir. Bulgarlar, Peçenek’iler ve Uzlar Tuna’yı aşarak
Trakya’ya inmişler. Peçenekler İstanbul’u kuşatma altına almışlardır. Balkan
adının Türkçe olduğunu, batı Türkistan’daki bazı dağların isimlerinin balkan
olduğunu hatırlayalım.
Tuna’nın güneyindeki ilk
devleti, buradaki Slav kavimleri de bünyesine toplayan Bulgarlar olmuştur.
Bulgarlar balkanları hâkimiyetleri altına alıp, İstanbul’u ele geçirmek
istemişlerdir. Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini kabul etmelerinden sonra,
Bulgar Türkleri hızla Slavlaşmıştır.
Güçten düşen Bulgar devletini,
Bizans tekrar hâkimiyeti altına alır. Kumanların balkanlarda etkili olmasından
sonra ikinci Bulgar devletini çar unvanı alan Kuman asıllı Asen tarafından
kurulması tesadüf olmamalı. Bölgedeki Sırp prenslerinin süvarileri de kumandı.
Ünlü Macar tarihçisi Rasonyi’nin çalışmalarını okudukça şaşırıyorum. Son Bulgar
Çarı Şişman’ın isminin Türkçe olmasına ne demeli. Büyük bir ihtimalle kuman
asıllı olmalı.
Uzlar, Peçeneklerin
kalıntıları ve bazı Kuman grupları daha çok Dobruca ve Prut nehri boylarında Beserabya,
bugünkü Moldavya bölgesinde toplanmışlardı. Bu bölgelerde bağımsız yerel
beylikler oluşturdular. Kıpçaklaşmış bir Moğol olan Beseraba bugünkü
Romanya’nın temelini oluşturan Boğdan Beyliğini oluşturmuştur.
Dobruca bölgesi çok kısa bir
sürede Türk yurdu olmuştu. Bu bölgeyle Anadolu’daki Türkler arasındaki
ilişkiler sürmekteydi. Saltuklar soyundan gelen Sarı Saltuk’un oğlu Sait İsmail
Saltuk Anadolu, Selçuklularının veziri Muhittin Pervane tarafından Trabzon Rum
imparatorluğu bölgesinden uzaklaştırıldı. Anadolu Selçuklu yönetimi ile sert
düşen Sarı Saltuklarının yönetimindeki Çepniler Moğolların saldırma olasılığını
göz önünde tutarak Bizans’tan sığınma isterler. 1264 yılında binlerce çadırlık
Çepni halkı Bizans’ı kendilerine yurtluk olarak verdiği Deli Orman yöresine göç
ettiler. Sarı Saltuklular burada Bizans’a bağlı yarı bağımsız bir beylik
oluşturdular. Türkmenler 30-40 oba ve iki-üç kasaba kurdular. Ünlü seyyah İbni
Batuta 1330 tarihinde Babadağ kasabasından bahsetmiştir.
Moğol yönetimi altında
gittikçe güçsüzleşen Anadolu Selçuklu taht kavgaları eksik olmaz. Selçuklu
sultanı 2. İzzettin Keykavus, Moğol yanlısı yöneticilerinin entrikaları
karşısında, selameti dayılarının yaşadığı
(Annesi Bizans prensesiydi) Bizans’a sığınmakta bulur. İstanbul’da İmparator
Mihail Paleogolos tarafından çok iyi karşılanır ve burada bir hükümdar gibi
davranmasına, dolaşmasına izin verilir. Altınordu hanı Berke, İlhanlı Devletine
karşı Mısır’daki Memluk Devletiyle işbirliği yapmak ister. Bu arada İzzettin
Keykavus’la da temas kurarlar. Bizans İmparatoru, İlhanlı hükümdarı Hülagu ile
işbirliğine girer. İstanbul’da misafir edilen İzzettin Keykavus burada rahat
durmaz, taht entrikalarına katılır. İmparator bu yüzden Keykavus’un yakınlarını
öldürtür, bir kısmını hapseder. Daha sonra iki oğluyla Saros Körfezindeki Enez
Kalesi’nde hapis tutulur.
Bazı İslam tarihçilerine göre;
“İzzeddin Keykâvus İstanbul’da eski dostu imparator Mihail Paleologos tarafindan
çok iyi karşılandı ve bir hükümdar gibi dolaşmasına izin verildi. Bu sırada
Müslüman olan Altınordu hükümdarı Berke Han, Sultan Baybars’a
elçi gönderip Mogğollara karşı İzzeddin Keykâvus’un da dâhil olduğu bir ittifak
kurmak istedi. Bunun üzerine Bizans imparatoru Mihail, İlhanlı Hükümdarı Hülagu’nun
tesiriyle bu ittifaka karsı cephe aldı ve Sultan
Baybars’in Berke Han’a gönderdiği elçilerini1264 yılında tevkif edip, mallarına
el koydu. Sultan bir
papaz ve bir filozofu imparatora gönderip, ona ağır hitaplarda bulundu. Neticede
elçiler serbest bırakılıp Berke Han’a gitmelerine izin verildi. Fakat yine
Hülagu’dan korktuğu için İzzeddin Keykâvus’a karşı takip ettiği dostane
siyasetini değiştirdi. Yakın emirlerini Ayasofya’ya götürüp, Hristiyanlığı
kabule zorlandılar. Kabul etmeyenlerin gözlerine mil çekilip öldürüldü. İzzeddin
Keykâvus’da Enez kalesinde hapsedildi (1262). İslâm kaynaklarında İzzeddin
Keykâvus ve adamlarının Bizans tahtını ele geçirmek üzere bir suikasta
hazırladıkları için böyle bir muameleye maruz kaldıkları ifade edilmektedir.
Bizans kaynakları ise, İzzeddin Keykâvus’un Altınordu Han’ı ve Bulgar Kralı
Konstantin ile anlaşarak, İstanbul’u istilâya hazırlandığı için hapsedildiğini
belirtir .Onun İstanbul’da kalan oğlu Melik Hristiyan olur, Bu vahşice hareketler üzerine
Berke Han gönderdiği orduyla Bizans’ın Balkanlardaki topraklarını istilâ etti .
İzzeddin Keykâvus’u hapishaneden kurtarıp Keyûmers, Mesûd ve diğer oğullarıyla birlikte
Berke Han’a götürdüler. Berke Han Suğdak ve Solhad şehirlerini ona ikta
etti. Sultan İzzeddin
677 (1279) yılında ölümüne kadar burada yaşadı”, diye yazarlar.
Sarı Saltuklarının bir kısmı;
Anadolu Selçuklu devletinin yıkılması, Anadolu’daki Moğol baskısının azalması,
Moğol baskısından kaçan Türkmenlerin Ege ve Marmara’yı ele geçirmesi üzerine
Anadolu’ya geri dönerler. Saltuklu Halil, bir kısım Çepni ve Nogay’la beraber
Çanakkale boğazını geçerek, Karesi Beyliği topraklarına yerleşir. Karesi Beyliği
yönetiminde görev alırlar.
Anılarını yazan kadın
seyyahın Türkistan’ı ve Kazakistan’daki Yesi şehrini iyi bildi aşikâr. Altınordu Özbek Hanı, Batı Türkistan’daki
Özbeklerle ilişkilendiriyor. Ayrıca Prut nehri kenarındaki bugün Romanya’nın,
eski Boğdan’ın merkezi olan Yaş kenti’nin Türkler tarafından kurulmuş
olabileceği düşünülüyor. Doğrusu bu düşüncesinde haksız da sayılmaz. Kırım’ın
batısındaki bölgede Türkler uzun bir süredir yaşıyordu. Kırım’ın batısındaki Aksu
ve Özü nehirleri arasındaki bölgede, Altınordu hükümdarı Berke Han’ın
komutanlarından Nogay beyin idaresindeki, Kıpçaklar yaşamaktaydı. Yüzyıllarca
burada yaşayan Nogayların Don nehrinin doğusuna göç etmesinden sonra, Rus
kabileleri bu bölgelere gelebilmiştir. Kırım Hanı Sakıp Giray bir kısım
kabileyi Beserabya'ya yerleştirmiştir. Nogay kabilelerinin zayıflaması, stepleri
Rus ve Kozak kabilelere bırakmıştır. Bu bölgede Kıpçakların dışında Peçenek ve
Oğuz kabilelerinin kalıntıları da bulunuyordu.
Kırım Hanı Sakıp Giray da bir
kısım kabileyi Beserabya'ya yerleştirmiştir. Nogay kabilelerinin zayıflaması
stepleri Rus Kazak kabilelere bırakmıştır.
13. yüzyılın ikinci yarısında
Altın Ordu Hanı Berke, ondan sonra Emir Nogay Balkanlara sürekli müdahale
ettiler. Beserabya ve Dobruca'da ki Müslüman Türkleri himayelerine aldılar. Bu
dönemde aşağı Tuna üzerindeki Sakçı (İsakça) şehri Emir Nogay'ın karargâhlarından
biriydi. Daha sonra Altın Ordu Hanı Tohtu, Sakçı’ya oğlu Tukal Buga'yı
yerleştirdiler. Güçlenmeye başlayan Bulgarlar Dobruca'da ki Türklerin üzerine
baskı uygulamaya başlamışlardır. Bulgar baskısına dayanamayan Türklerin bir
kısmı(1307-1311) yılları arasında Anadolu'ya dönmüştür. Kalan Türkler Hristiyan
olmuşlardır (Bugünkü Gagauzlar).
Batı Karadeniz boyunda yer
alan Akkerman/Akkirman (Beyaz taştan yapılmış kale) şehirlerini Türk kavimleri
kurmuştur.
Bilinenin aksine istilacı
Moğolların Türk kavimleriyle beraber kurdukları Altınordu devleti göçebe değil,
kent devleriydi. Altınordu Devletinin kurduğu kentlerden yirmibeşinin adı ve
yeri tespit edilmiştir. Volga Boyunda Bulgar, Hazar, Kazan, eski ve yeni Saray
kenti, Hacıtarhan/Ejderhan; Volga civarında Uslan, Berekzan, Kırım
Yarımadasında Bahçesaray ve Azak (Azov, Ayak isminden türemiştir) bu kentlerden
birkaçıdır.
Tuna’dan, İtil/Volga arasında
uzanan bölgede sırasıyla Bulgar, Hazar, Altınordu, Kırım, Kazan, Kasım, yarı-bağımsız
Nogay ve Astarhan Devletlerini kurmuşlardır. Astarhan Devletinin yıkılmasıyla X
yüzyıl, yaklaşık 1000 yıl süreyle Türk yurdu olan bölge hızla Ruslaşmıştır.
Sonraki yıllarda güçlenen Türkler,
bölgedeki Hristiyan Kuman ailelerle birleşerek bir prenslik kurmuşlardır.1365
yılında Dobruca'da Balık ve kardeşi Dobrotiç idaresinde bir prenslik
kurulmuştur. Prensliğin merkezi başlangıçta Kallikara’da, Osmanlılar bölgeyi
istila ettiğinde Varna'da bulunmaktaydı. Osmanlılar bölgeye geldiğinde Bulgar
topraklarında üç devletçik vardı. Vidin’de Bulgar Çarı Stratsimir, Köstendil Hâkimi
Deyanoviç ve Yıldırım Beyazıt’ın1395’de öldürttüğü Bulgar Kralı Şişman
bulunuyordu.
KAYNAKÇA
1)Düstürname
2)Aşıkpaşazade Tarihi (Atsız)
123,125
3) İnalcık, Halil; ''Osmanlı İdare
ve Ekonomi Tarihi '',İstanbul 2011, s.93
4) Kurat, Akdes Nimet; Türk
Kavimleri ve devletleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder