Kıl Çadırdan Türkmen Derneği Başkanlığı’na uzanan
bir hayat hikayesi…
BİZ
KONUŞTUĞUMUZ DİLİN DEĞİL
YAŞADIĞIMIZ
KÜLTÜRÜN SOYUNU TAŞIYORUZ
Neslihan Sultan PALA
Yalnız
ülkemizin değil tüm dünyada cadı kazanları kaynatılmakta. Bahar masallarıyla
kara kış uykularına uyutulan dünyamızın her yerinden, “ayrıştırma,
ötekileştirme, asimilasyon ve böl-parçala-yok et taktikleriyle” kan ve gözyaşı
akmakta. Bu uğurda din de, ırk da, millet de kullanılmakta, bu uğurda tarih
karalanmakta, toprağa göz dikilmekte, kardeşler birbirine düşürülmeye
çalışılmakta. Bu uğurda can acıtılmakta, canlar yakılmakta, canlar alınmakta.
Bütün bu
hay hengamenin içinde durup-düşünebilen insanları sağduyuya davet eden aklı
selim birini keyifle ağırlıyoruz satır aralarımızda. “Muş ovasında Bingöl yaylalarında,
Ahlat yaylalarında, Barak Ovası’nda, Toroslarda, Karacağ’da, Munzur’da
insanlarımızın dokudukları kilimin motifi aynıysa, kıl çadırı aynıysa, göçer
kültürü aynıysa temel yaşam felsefesi aynıysa, özetle halklar bu kadar uyum
içinde yaşıyorsa, neden bu sıkıntılar var? Bunu iyi tahlil etmek gerekir. İnsanımıza
her konuda sahip çıkmalıyız. Özelikle eğitim konusunda. Şunu iyi bilin, siz
sahip çıkmasanız başkaları sahip çıkar ve size karşı kullanır” diyen Karacadağ
Türkmen Derneği Başkanı Sn. Nusret Kaya açık yüreklilikle sorularımızı
cevaplandırıyor. Röp. Neslihan Sultan PALA
Neslihan
Sultan PALA- Biz sizi tanıyoruz ama okuyucularımız için bir kez daha sormuş
olalım. Kimdir Nusret Kaya?
Nusret
KAYA-
Şanlıurfa Siverek Karacadağ eteklerinde bulunan Çıkrık köyü Kavurma yaylasında
sonbaharın ilk aylarında “Göçer”lerin kışlak için göçe hazırlandığı aylarda
1975 yılında kıl çadırında dünyaya geldim. İlköğretim okulunu Çıkrık köyü
ilkokulundan mezun oldum. Şehir hayatını ilkokul diploması almak için fotoğraf
çekmek amacıyla amcamla Siverek ilçesine giderken gördüm. İlkokulu okuduğumuzda
öğretmen yokluğundan yılda anca 2-3 ay öğrenim görebiliyorduk. Köyde elektrik
yoktu televizyon seyretme imkanımız da yoktu. Türkmen olmama rağmen ancak
Türkçe konuşmayı ortaokulda öğrendim. Ortaokulu Siverek ilçesinde babamın aile
dostu olan bir Arap ailede kalarak okudum.45 günde Arapça da konuşmaya
başladım. Liseyi Şanlıurfa merkezde okudum.1999 yılında Hacettepe Üniversitesi
Anestezi bölümünden mezun oldum. Şuanda özel bir Hastanede anestezist ve Genel
sağlık koordinatörlüğü görevlerini yürütmekteyim. Bununla birlikte 2007 yılında
kurucusu olduğumuz KARACADAĞ TÜRKMEN DERNEĞİ’nin başkanlığını yapmaktayım.
“TÜRKMEN
OLMAMA RAĞMEN TÜRKÇE KONUŞMAYI ORTAOKULDA ÖĞRENDİM”
Neslihan
Sultan PALA- “Kıl çadırda dünyaya gelmek ve göçer bir hayat yaşamak” bugün
bizim hiç de alışık olmadığımız enstantaneler. Her iki yaşam şartlarını da
yaşamış şanslı ve özel bir insan olarak bir karşılaştırma yapmanızı istesek,
bir yörük için göçer hayatı ne anlam ifade etmektedir?
Nusret
KAYA- Tamamen
doğal bir hayat doğal yaşıyorsunuz, bütün dünyanız o andaki yaşadığınız yayla
ve yaşadığınız ortam. Sosyal hayatınız hayvanlarla, tabiatla iç içe olmak. Sevdiğin
bir kuzu olur onu süslersiniz tüm dünyanız o an odur. Yediğiniz içtiğiniz her
şey özeldir. Örneğin anneannem daha yumuşak olsun diye keçi tiftiğinden eldiven
yapardı. Gençliğimize çeyiz olarak kilimler heybeler döşekler
hazırlanırdı.Giyimlerimiz kıyafetlerimiz hep doğaldı. Eskileri anlatıyorum gibi
geliyor size belki ama ben aslında 90’ları anlatıyorum.
Bizde o
zaman elektrik de yoktu. Ben çizgi film kahramanları falan bilmezdim. Sonradan
öğrendik işte. Orada beyniniz daha rahat daha sakinsiniz ama daha da
duygusalsınız. O duygusallığınızı sanalda, internette değil de, gerçekten
yaşıyorsunuz. Bir çobanın kaval sesine hüzünleniyorsunuz mesela.
Orada
hedefler farklı. Hayatla ilgili planlar daha belirgin. Evleneceksiniz birçok
çocuğunuz olacak, koyunlarınız keçileriniz olacak gibi. Ancak o zamanlar biz
“Türkmenler” dediğimizde sadece kendimizi biliyorduk ve o dönemlerde de vatan
aşkı bayrak aşkı devlet ve toprağın kutsallığı bugünkü gibi bizim için çok
önemliydi.
Sonradan
yalnız olmadığımızı öğrendik, şehirleşme hayatımıza girince dünyada 350 milyona
yakın Türk’ün olduğunu, bunların hepsinin “bir” olması gerektiğini “birlik”
içinde olması gerektiğini anladık. Ve sadece bizim köyümüzle bu işin
bitmeyeceğini anladık. Bu duygularla Karacadağ Türkmen Derneği’ni kurduk.
Neslihan Sultan PALA- Derneğinizin sitesini incelediğimde
tarihçe bölümünde şu bilgilere rastladım. “TIRKAN / TÜRKAN / TİRKANLI AŞİRETİ:
TÜRKLER anlamına gelir. Osmanlı Tahrîr Defterlerinde "Ekrad ve Yörükan
Taifesinden" gösterilmişlerdir. OĞUZLAR´ın 24 boyundan biri olan BEĞDİLİ
boyuna mensupturlar. Önceleri KARAKEÇİLİLER´e tâbi iken sonradan Viranşehir´de
(Urfa) bir derebeyi olan İbrahim Paşa bunları MİLLÎ aşîretine bağlamıştır.
TÜRKAN aşîreti mensupları, TÜRK olduklarını bilen, Kurmançca konuşan bir TÜRK
aşîretidir. Aşiretin en kalabalık olduğu yer Siverek’tir (Urfa).” Tirkan aşireti Karacadağ’da mı yer
almaktadır?
Nusret KAYA- Karacadağ eteklerinde
58 Tirkan Türkmen köyü bulunmaktadır. Başta Siverek olmak özere Hilvan, Ceylanpınar,
Şanlıurfa merkezde ve Diyarbakır da Tırkan aşiretı yerleşmiş bulunmaktadır.
Bunlar yakın zamanda köyden şehre yerleşen aileler. Bir de Karacadağ’dan başka
şehirlere göç eden akrabalarımızla da derneğimizi kurduktan sonra tanıştık. Kırşehir
de Karacakurt aşireti, Mersin Erdemlide Boynu inceli aşireti, G.Antep Barak
ovasında Tirkanlı aşireti, Diyarbakır Bismil ilçesinde Tirkanlı ve Elazığ’da
Tirkanlı aşiret mensubu akrabalarımızın varlığından haberdarız. Ve bu
aşiretlerle iletişime geçip; düğünlerde, taziyelerde ve özel gönlerde
görüşmelere başladık.
Neslihan
Sultan PALA- Dernek bu anlamda amacına ulaşmış görünüyor. Aidiyet duygusu bu
noktada çok önemli olsa gerek. Peki bize Urfa’nın etnik kimliği hakkında neler
söyleyebilirsiniz? Yani istatistiksel olarak yaklaşık değerlerle ne kadar
Türkmen, ne kadar Kürt, ne kadar Arap, ne kadar Kürt, ne kadar dönme diye tabir
edilen (farklı dinlere ve ırklara mensup) halk vardır?
Şanlıurfa
bilindiği üzere feodal bir yapıya sahiptir. Bilinen bütün büyük aşiretler
isimleriyle de bilindiği gibi Türkmen aşiretleridir. Örneğin Karakeçili aşireti
(Kayı Karakeçilidir ve Kürtçe konuşurlar), Badıllı aşireti (Beydilli boyudur
Kürtçe konuşurlar), Karahan aşireti (Zazaca konuşuyorlar), Canbeyli aşireti, Döger
aşireti, Tirkanlı aşireti, İzollu aşireti (Malatyadaki İzollular Türkmen
derneği kurmuşlar ve Türkçe konuşuyorlar), Mersavi aşireti (Yozgat ve Elazığda.
Mersavi aşiret mensupları Türkçe konuşurlar ve Türkmen olduklarını söylerler, Urfa’daki
aşiret mensupları Kürtçe konuşuyorlar), Kıssas beldesi (Alevi Türkmenleridir ve
Türkçe konuşurlar), Bozova Yaslıca Beldesi (Türkçe konuşurlar Türkmen’dir).
Urfa’da
Avşar’larında olduğu bilinmektedir. Akçakale ve Harran’da Arapça konuşan
Türkmenlerin varlığı da bilinmektedir. Halfeti ilçesi ve Birecik ilçeleri
çoğunlukla Türkmen boyu aşiretleri yerleşmiştir. Bunlar şu anda hatırladığım
aşiretlerdir.
Neslihan
Sultan PALA- Karacadağ Türkmen Derneği’nin amacı nedir?
Nusret
KAYA- Başta
bölgemiz olmak üzere, ülkemizin her köşesinde kardeşlik, dayanışma ve
yardımlaşma esaslarını geliştirmek derneğimizin esas amacıdır. Birlik ve
beraberliğimizin temeli olan kültürümüzü araştırmak, yaşamak, geliştirmek, yeni
kuşaklara ve geniş kitlelere tanıtmak, sıkıntılarımızı, sorunlarımızı gidermek
ve kalkınmayı sağlamak amacıyla projeler üretmek, çalışmalar yapmak ve sorunları
ilgili makamlara iletmek de hem diğer amaçlarımız hem de yöntemlerimiz olarak
sıralanabilir.
Neslihan
Sultan PALA- Sıkıntılarımızı, sorunlarımızı gidermek dediniz. Bahsettiğiniz
sıkıntı ve sorunlar nelerdir, biraz açabilir misiniz?
Nusret
KAYA- Doğa
insana müthiş bir yaşam disiplini veriyor. Gün güneşle başlar. O doğal yaşam, o kıl çadırındaki yaşam
dışardan çok zor görünür ama o yaşamı o şekilde de korumak lazımdır. Yaylaya
gittiğinizde o insanların psikolojisini çok iyi anlayabiliyoruz. Her ne kadar
onlar içinde bulundukları durumu kabullenmiş olsalar da, bizler gerek eğitimle
gerekse şehir hayatına adapte olmamız sebebiyle bazı şeylerin daha çok farkındayız.
Biz
katıldığımız panel ve seminerlerde de bu konuyu konuşuyoruz: “Oradaki şartları
iyileştirelim ama o doğal şartları bozmayalım”. Ulaşım, arıcılık, hayvan
yetiştirmeciliği, su kaynaklarının kullanımı ve benzeri konularda devlet
gerekli hizmet ve yardımı sunabilmeli, kişilere sertifikalı programlar
hazırlamalı. “Bu konuda neler yapılabilir?” derseniz örneğin yaylalarda
yaşayanlar için okullara ulaşımı sağlama noktasında taşımalı eğitim
sağlanabilir. Sağlık konusunda gezici sağlık hizmetleri oluşturulabilir. Yani
şartların kolaylaştırılması ve oradaki insanların daha uygun şartlarda
yaşamasını sağlamak çok önemlidir.
Neslihan
Sultan PALA- Derneğinizin faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Nusret
KAYA- Biz
önce kendi içimizde birliğimizi ve beraberliğimizin oluşması için çalışmalar ve
birçok toplantı yaptık. Şükür bunu sağladık, herkes barış ve huzur içinde. Derneğimiz
kurulmadan önce gerçekten Karacadağ bölgesinde bulunan Türkmen köyleri devletin
bütün nimetlerinden mahrum bırakılmıştı. Biz muhtarlarımızla ve Aksakalı heyetimizle
toplantılar yaparak sorunları dinledik. Yönetim kurulu olarak sorunları rapor
halinde hazırlayıp ilgili mercilere sürekli sunduk.
Eğitimin
çok önemli olduğuna inanıyoruz. Demin de bahsettim, Çıkrık Köyü İlköğretim Okulu’na
2 bin kitaptan oluşan bir kütüphane kurduk. Bu eğitim döneminde de ikinci kütüphanemizi
kuracağız İnşaallah. Tabiki bu da Türkiye’deki Türkmen dernekleri ve
federasyonları destekleriyle oluyor. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. 2012
yılında hiç şehir görmemiş 250 öğrenciyi iki gurup halinde Şanlıurfa’yı
gezdirdik. İl Emniyet Müdürlüğümüze desteklerinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Karacadağ’da
her yıl yaklaşık 10 bin fidan dağıtıyoruz. Şanlıurfa İl Orman Müdürlüğü
desteğiyle. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Taş toplama projemizi Tarım Reform
Genel Müdürlüğümüze sunduk çalışmalar devam ediyor. SODES’e (Sosyal Destek Projeleri) 3 proje
hazırladık destek alamadık. Karacadağ’da kadınlarımız için kıl çadırı, halı,
kilim dokuma atölyesi bunlardan biriydi. Karacadağ’da köyler arası geleneksel
futbol turnuvası 3 yıl düzenledik. Türkiye’deki bütün Türkmen şölenlerine
Şanlıurfa’yı temsilen katılıyoruz. Batıya mevsimlik işçi olarak giden
insanlarımıza sahip çıkılması ve desteklenmesi için batıdaki Türkmen Dernekleriyle
ortak çalışmaları yapıyoruz. Orada yerinde işçilerimizi ziyaret edip sahip
çıkıyoruz. Başta Adana ve Kırşehir illerimiz olmak üzere, Türkmen dernekleri ve
federasyonlarının topladığı giyim yardımlarını köylerimizde ihtiyacı olan
ailelere dağıtıyoruz. Yönetim kurulumuzun destekleriyle bölgede 8 cami ve 1
Kur’an kursu tadilat ve halı döşemesini yaptık. Her yıl düzenli olarak
muhtarlarımıza ve aksakallı heyetimiz başta olmak özere üyelerimizin de
katıldığı iftar yemekleri düzenliyoruz.
“HALKLAR
BU KADAR UYUM İÇİNDEYKEN NEDEN SIKINTILAR VAR? BUNU İYİ TAHLİL ETMEK GEREKİR”
Neslihan
Sultan PALA- Son zamanlarda çok konuşulan bir konuya değinelim şimdi.
Türkmenler’in Kürtleşmesi ve Kürtler’in Türkleşmesi noktasında neler söylemek
istersiniz? Bu durum bir tehlike midir? Bir asimilasyon mudur? Kaos ve kargaşa
mı oluşturur?
Nusret
KAYA-
İnsanoğlu aslını ve feslini bilmelidir. Önemli olan bunları ayrılık unsurları yapmamaktır.
Bakın Güneydoğuda birçok inançta ve birçok dilde konuşan insanlar yaşamaktadır
ve aşiretler bulunmaktadır. Bu farklılıklardan dolayı asla aşiretler arası
husumet bulunmamaktadır.
Halklar bu
kadar uyum içinde yaşarken neden sıkıntılar var? Bunu iyi tahlil etmek gerekir.
Güneydoğu’da Kültür ve Turizm bakanlığı güzel çalışmalar yapabilir. Örneğin Muş
ovasında Bingöl yaylalarında, Ahlat yaylalarında, Barak Ovası’nda, Toroslarda,
Karacağ’da, Munzur’da insanlarımızın dokudukları kilimin motifi aynıysa, kıl
çadırı aynıysa, göçer kültürü aynıysa temel yaşam felsefesi aynıysa… Bunu çok
iyi düşünmek lazım.
Yaşam
şeklimiz aynıdır, kültürümüz aynıdır. Ama insanlarımız birbirinden çok uzak ve
ön yargılı olmuş maalesef. Biz birbirimizi görerek yaşayarak değil söylemler
özerine tanıyoruz buda bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Ben kendi aşiretim
için şunu şöylüyorum: “Biz konuştuğumuz dilin değil yaşadığımız kültürün
soyunu taşıyoruz”.
“İNSANIMIZA
HER KONUDA SAHİP ÇIKMALIYIZ. ÖZELİKLE EĞİTİM KONUSUNDA. ŞUNU İYİ BİLİN, SİZ
SAHİP ÇIKMASANIZ BAŞKALARI SAHİP ÇIKAR VE SİZE KARŞI KULANIR”
Neslihan
Sultan PALA- Bu durumda -özellikle Türkmenler’in uyanışı şeklinde söylemlerin
sıklıkla vurgulandığı bir dönemde- kişilerin özünü bulmasının önemine de vurgu
yapmak gerekir değil mi?
Nusret
KAYA- Kişiler
özünü bulduğu zaman başkalarına çabuk malzeme olmaz. Öz iradesiyle hareket eder
işte o zaman gerçek kardeş olduğumuzu anlayacağız. Aslında ayrı gayrı olmadığımızı
anlayacağız.
Neslihan
Sultan PALA- Büyük Ortadoğu Projesi’nin amacı tıpkı yıllar öncesinde olduğu
gibi petrol rezervlerine sahip Müslüman ülkeleri birbirine düşürüp sonra da
orada asayişi ve huzuru sağlama adına bölgeye gelmek ve siyasi iradeye hakim
olmak. Bu noktada tarihi süreç içinde yaşananlar herkesçe malum. Bu proje
kapsamında özellikle doğu ve güneydoğuda bir Kürdistan kurma hayali de yer
almakta ve gençlerimiz bu minvalde yönlendirilmekte. Ne acıdır ki Kürtçe
konuşan herkes kendini Kürt, Türkçe konuşan herkes de kendini Türk
zannetmektedir. Soru şu. Sizin derneğiniz özellikle PKK ile mücadele konusunda
halkları bilinçlendirme noktasında nasıl hareket etmektedir?
Nusret
KAYA-
Dediğim gibi, gerçek tarihi ve kültürel çalışmalarla kendi özümüzü anlayacağız,
tanıyacağız. İnsanımıza her konuda sahip çıkmalıyız. Özelikle eğitim konusunda.
Şunu iyi bilin, “Siz sahip çıkmasanız başkaları sahip çıkar ve size karşı kullanır”.
İnanç da
çok önemli bir konu. Biz her şeyden önce insanız ve Elhamdülillah Müslümanız. Dinimizin
gereklerini de unutmamalıyız. Dinimiz okumayı ve kardeşçe yaşamayı emrediyor.
Neslihan
Sultan PALA-
Siz “Ben Türkmen’im ancak aşırı milliyetçi bir kimliğim yok” diyorsunuz. Önemli olan insan olmak noktasından
hareket eden bir başkan olarak, aşırı milliyetçiliğin zararları hakkında neler
söyleyebilirsiniz?
Nusret
KAYA- Her
şeyin aşırısı zararlı olduğunu düşünüyorum. Aşırılık insanları kör eder. Gerçekleri
görmesini engeller. Tabi bu bazı değerlerde taviz verme anlamına da gelmez.
Neslihan
Sultan PALA- Toplumsal ayrışma ve ötekileştirme kanayan bir yara. Toplumda
ötekileştirmenin önüne nasıl geçilebilir?
Nusret
KAYA- Birbirimizi
çok iyi anlamalıyız. Biz karşılıklı konuşarak bütün sorunların çözülebileceğine
inanıyoruz. Bir de asla ön yargılı olmamalıyız. İnsanlarımızla ancak bu şekilde
daha rahat diyalog kurabiliriz. Toplumumuzda muhakkak ortak yanlar vardır
yaklaşırken daha çok bunları dikkate almayız.
Neslihan Sultan PALA- Derneğinizin bundan sonraki
hedefleri nelerdir? Bu konularda toplumdan ve medyadan neler beklemektesiniz?
Çok çalışmalıyız. Yapılacak çok iş var. Toplumun ötekileştirmeden birbirine
sahip çıkması lazım. Bizler de ancak aracılık yaparız. Medyada gerçeklere sahip
çıkmalı.
Neslihan Sultan PALA- Bize verdiğiniz kıymetli
zamanınız için çok teşekkür ederim.
Nusret KAYA- Ben teşekkür ederim.
Neslihan Sultan PALA