19 Ekim 2012 Cuma

BİZ KONUŞTUĞUMUZ DİLİN DEĞİL YAŞADIĞIMIZ KÜLTÜRÜN SOYUNU TAŞIYORUZ; Neslihan Sultan PALA


Kıl Çadırdan Türkmen Derneği Başkanlığı’na uzanan
bir hayat hikayesi…
BİZ KONUŞTUĞUMUZ DİLİN DEĞİL
YAŞADIĞIMIZ KÜLTÜRÜN SOYUNU TAŞIYORUZ
Neslihan Sultan PALA
Yalnız ülkemizin değil tüm dünyada cadı kazanları kaynatılmakta. Bahar masallarıyla kara kış uykularına uyutulan dünyamızın her yerinden, “ayrıştırma, ötekileştirme, asimilasyon ve böl-parçala-yok et taktikleriyle” kan ve gözyaşı akmakta. Bu uğurda din de, ırk da, millet de kullanılmakta, bu uğurda tarih karalanmakta, toprağa göz dikilmekte, kardeşler birbirine düşürülmeye çalışılmakta. Bu uğurda can acıtılmakta, canlar yakılmakta, canlar alınmakta.
Bütün bu hay hengamenin içinde durup-düşünebilen insanları sağduyuya davet eden aklı selim birini keyifle ağırlıyoruz satır aralarımızda. “Muş ovasında Bingöl yaylalarında, Ahlat yaylalarında, Barak Ovası’nda, Toroslarda, Karacağ’da, Munzur’da insanlarımızın dokudukları kilimin motifi aynıysa, kıl çadırı aynıysa, göçer kültürü aynıysa temel yaşam felsefesi aynıysa, özetle halklar bu kadar uyum içinde yaşıyorsa, neden bu sıkıntılar var? Bunu iyi tahlil etmek gerekir. İnsanımıza her konuda sahip çıkmalıyız. Özelikle eğitim konusunda. Şunu iyi bilin, siz sahip çıkmasanız başkaları sahip çıkar ve size karşı kullanır” diyen Karacadağ Türkmen Derneği Başkanı Sn. Nusret Kaya açık yüreklilikle sorularımızı cevaplandırıyor. Röp. Neslihan Sultan PALA
Neslihan Sultan PALA- Biz sizi tanıyoruz ama okuyucularımız için bir kez daha sormuş olalım. Kimdir Nusret Kaya?
Nusret KAYA- Şanlıurfa Siverek Karacadağ eteklerinde bulunan Çıkrık köyü Kavurma yaylasında sonbaharın ilk aylarında “Göçer”lerin kışlak için göçe hazırlandığı aylarda 1975 yılında kıl çadırında dünyaya geldim. İlköğretim okulunu Çıkrık köyü ilkokulundan mezun oldum. Şehir hayatını ilkokul diploması almak için fotoğraf çekmek amacıyla amcamla Siverek ilçesine giderken gördüm. İlkokulu okuduğumuzda öğretmen yokluğundan yılda anca 2-3 ay öğrenim görebiliyorduk. Köyde elektrik yoktu televizyon seyretme imkanımız da yoktu. Türkmen olmama rağmen ancak Türkçe konuşmayı ortaokulda öğrendim. Ortaokulu Siverek ilçesinde babamın aile dostu olan bir Arap ailede kalarak okudum.45 günde Arapça da konuşmaya başladım. Liseyi Şanlıurfa merkezde okudum.1999 yılında Hacettepe Üniversitesi Anestezi bölümünden mezun oldum. Şuanda özel bir Hastanede anestezist ve Genel sağlık koordinatörlüğü görevlerini yürütmekteyim. Bununla birlikte 2007 yılında kurucusu olduğumuz KARACADAĞ TÜRKMEN DERNEĞİ’nin başkanlığını yapmaktayım.
“TÜRKMEN OLMAMA RAĞMEN TÜRKÇE KONUŞMAYI ORTAOKULDA ÖĞRENDİM”
Neslihan Sultan PALA- “Kıl çadırda dünyaya gelmek ve göçer bir hayat yaşamak” bugün bizim hiç de alışık olmadığımız enstantaneler. Her iki yaşam şartlarını da yaşamış şanslı ve özel bir insan olarak bir karşılaştırma yapmanızı istesek, bir yörük için göçer hayatı ne anlam ifade etmektedir?
Nusret KAYA- Tamamen doğal bir hayat doğal yaşıyorsunuz, bütün dünyanız o andaki yaşadığınız yayla ve yaşadığınız ortam. Sosyal hayatınız hayvanlarla, tabiatla iç içe olmak. Sevdiğin bir kuzu olur onu süslersiniz tüm dünyanız o an odur. Yediğiniz içtiğiniz her şey özeldir. Örneğin anneannem daha yumuşak olsun diye keçi tiftiğinden eldiven yapardı. Gençliğimize çeyiz olarak kilimler heybeler döşekler hazırlanırdı.Giyimlerimiz kıyafetlerimiz hep doğaldı. Eskileri anlatıyorum gibi geliyor size belki ama ben aslında 90’ları anlatıyorum.
Bizde o zaman elektrik de yoktu. Ben çizgi film kahramanları falan bilmezdim. Sonradan öğrendik işte. Orada beyniniz daha rahat daha sakinsiniz ama daha da duygusalsınız. O duygusallığınızı sanalda, internette değil de, gerçekten yaşıyorsunuz. Bir çobanın kaval sesine hüzünleniyorsunuz mesela.
Orada hedefler farklı. Hayatla ilgili planlar daha belirgin. Evleneceksiniz birçok çocuğunuz olacak, koyunlarınız keçileriniz olacak gibi. Ancak o zamanlar biz “Türkmenler” dediğimizde sadece kendimizi biliyorduk ve o dönemlerde de vatan aşkı bayrak aşkı devlet ve toprağın kutsallığı bugünkü gibi bizim için çok önemliydi.
Sonradan yalnız olmadığımızı öğrendik, şehirleşme hayatımıza girince dünyada 350 milyona yakın Türk’ün olduğunu, bunların hepsinin “bir” olması gerektiğini “birlik” içinde olması gerektiğini anladık. Ve sadece bizim köyümüzle bu işin bitmeyeceğini anladık. Bu duygularla Karacadağ Türkmen Derneği’ni kurduk.
Neslihan Sultan PALA- Derneğinizin sitesini incelediğimde tarihçe bölümünde şu bilgilere rastladım. “TIRKAN / TÜRKAN / TİRKANLI AŞİRETİ: TÜRKLER anlamına gelir. Osmanlı Tahrîr Defterlerinde "Ekrad ve Yörükan Taifesinden" gösterilmişlerdir. OĞUZLAR´ın 24 boyundan biri olan BEĞDİLİ boyuna mensupturlar. Önceleri KARAKEÇİLİLER´e tâbi iken sonradan Viranşehir´de (Urfa) bir derebeyi olan İbrahim Paşa bunları MİLLÎ aşîretine bağlamıştır. TÜRKAN aşîreti mensupları, TÜRK olduklarını bilen, Kurmançca konuşan bir TÜRK aşîretidir. Aşiretin en kalabalık olduğu yer Siverek’tir (Urfa).”  Tirkan aşireti Karacadağ’da mı yer almaktadır?
Nusret KAYA- Karacadağ eteklerinde 58 Tirkan Türkmen köyü bulunmaktadır. Başta Siverek olmak özere Hilvan, Ceylanpınar, Şanlıurfa merkezde ve Diyarbakır da Tırkan aşiretı yerleşmiş bulunmaktadır. Bunlar yakın zamanda köyden şehre yerleşen aileler. Bir de Karacadağ’dan başka şehirlere göç eden akrabalarımızla da derneğimizi kurduktan sonra tanıştık. Kırşehir de Karacakurt aşireti, Mersin Erdemlide Boynu inceli aşireti, G.Antep Barak ovasında Tirkanlı aşireti, Diyarbakır Bismil ilçesinde Tirkanlı ve Elazığ’da Tirkanlı aşiret mensubu akrabalarımızın varlığından haberdarız. Ve bu aşiretlerle iletişime geçip; düğünlerde, taziyelerde ve özel gönlerde görüşmelere başladık.
Neslihan Sultan PALA- Dernek bu anlamda amacına ulaşmış görünüyor. Aidiyet duygusu bu noktada çok önemli olsa gerek. Peki bize Urfa’nın etnik kimliği hakkında neler söyleyebilirsiniz? Yani istatistiksel olarak yaklaşık değerlerle ne kadar Türkmen, ne kadar Kürt, ne kadar Arap, ne kadar Kürt, ne kadar dönme diye tabir edilen (farklı dinlere ve ırklara mensup) halk vardır?
Şanlıurfa bilindiği üzere feodal bir yapıya sahiptir. Bilinen bütün büyük aşiretler isimleriyle de bilindiği gibi Türkmen aşiretleridir. Örneğin Karakeçili aşireti (Kayı Karakeçilidir ve Kürtçe konuşurlar), Badıllı aşireti (Beydilli boyudur Kürtçe konuşurlar), Karahan aşireti (Zazaca konuşuyorlar), Canbeyli aşireti, Döger aşireti, Tirkanlı aşireti, İzollu aşireti (Malatyadaki İzollular Türkmen derneği kurmuşlar ve Türkçe konuşuyorlar), Mersavi aşireti (Yozgat ve Elazığda. Mersavi aşiret mensupları Türkçe konuşurlar ve Türkmen olduklarını söylerler, Urfa’daki aşiret mensupları Kürtçe konuşuyorlar), Kıssas beldesi (Alevi Türkmenleridir ve Türkçe konuşurlar), Bozova Yaslıca Beldesi (Türkçe konuşurlar Türkmen’dir).
Urfa’da Avşar’larında olduğu bilinmektedir. Akçakale ve Harran’da Arapça konuşan Türkmenlerin varlığı da bilinmektedir. Halfeti ilçesi ve Birecik ilçeleri çoğunlukla Türkmen boyu aşiretleri yerleşmiştir. Bunlar şu anda hatırladığım aşiretlerdir.
Neslihan Sultan PALA- Karacadağ Türkmen Derneği’nin amacı nedir?
Nusret KAYA- Başta bölgemiz olmak üzere, ülkemizin her köşesinde kardeşlik, dayanışma ve yardımlaşma esaslarını geliştirmek derneğimizin esas amacıdır. Birlik ve beraberliğimizin temeli olan kültürümüzü araştırmak, yaşamak, geliştirmek, yeni kuşaklara ve geniş kitlelere tanıtmak, sıkıntılarımızı, sorunlarımızı gidermek ve kalkınmayı sağlamak amacıyla projeler üretmek, çalışmalar yapmak ve sorunları ilgili makamlara iletmek de hem diğer amaçlarımız hem de yöntemlerimiz olarak sıralanabilir.
Neslihan Sultan PALA- Sıkıntılarımızı, sorunlarımızı gidermek dediniz. Bahsettiğiniz sıkıntı ve sorunlar nelerdir, biraz açabilir misiniz?
Nusret KAYA- Doğa insana müthiş bir yaşam disiplini veriyor. Gün güneşle başlar.  O doğal yaşam, o kıl çadırındaki yaşam dışardan çok zor görünür ama o yaşamı o şekilde de korumak lazımdır. Yaylaya gittiğinizde o insanların psikolojisini çok iyi anlayabiliyoruz. Her ne kadar onlar içinde bulundukları durumu kabullenmiş olsalar da, bizler gerek eğitimle gerekse şehir hayatına adapte olmamız sebebiyle bazı şeylerin daha çok farkındayız.
Biz katıldığımız panel ve seminerlerde de bu konuyu konuşuyoruz: “Oradaki şartları iyileştirelim ama o doğal şartları bozmayalım”. Ulaşım, arıcılık, hayvan yetiştirmeciliği, su kaynaklarının kullanımı ve benzeri konularda devlet gerekli hizmet ve yardımı sunabilmeli, kişilere sertifikalı programlar hazırlamalı. “Bu konuda neler yapılabilir?” derseniz örneğin yaylalarda yaşayanlar için okullara ulaşımı sağlama noktasında taşımalı eğitim sağlanabilir. Sağlık konusunda gezici sağlık hizmetleri oluşturulabilir. Yani şartların kolaylaştırılması ve oradaki insanların daha uygun şartlarda yaşamasını sağlamak çok önemlidir.
Neslihan Sultan PALA- Derneğinizin faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Nusret KAYA- Biz önce kendi içimizde birliğimizi ve beraberliğimizin oluşması için çalışmalar ve birçok toplantı yaptık. Şükür bunu sağladık, herkes barış ve huzur içinde. Derneğimiz kurulmadan önce gerçekten Karacadağ bölgesinde bulunan Türkmen köyleri devletin bütün nimetlerinden mahrum bırakılmıştı. Biz muhtarlarımızla ve Aksakalı heyetimizle toplantılar yaparak sorunları dinledik. Yönetim kurulu olarak sorunları rapor halinde hazırlayıp ilgili mercilere sürekli sunduk.
Eğitimin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Demin de bahsettim, Çıkrık Köyü İlköğretim Okulu’na 2 bin kitaptan oluşan bir kütüphane kurduk. Bu eğitim döneminde de ikinci kütüphanemizi kuracağız İnşaallah. Tabiki bu da Türkiye’deki Türkmen dernekleri ve federasyonları destekleriyle oluyor. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. 2012 yılında hiç şehir görmemiş 250 öğrenciyi iki gurup halinde Şanlıurfa’yı gezdirdik. İl Emniyet Müdürlüğümüze desteklerinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Karacadağ’da her yıl yaklaşık 10 bin fidan dağıtıyoruz. Şanlıurfa İl Orman Müdürlüğü desteğiyle. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Taş toplama projemizi Tarım Reform Genel Müdürlüğümüze sunduk çalışmalar devam ediyor.  SODES’e (Sosyal Destek Projeleri) 3 proje hazırladık destek alamadık. Karacadağ’da kadınlarımız için kıl çadırı, halı, kilim dokuma atölyesi bunlardan biriydi. Karacadağ’da köyler arası geleneksel futbol turnuvası 3 yıl düzenledik. Türkiye’deki bütün Türkmen şölenlerine Şanlıurfa’yı temsilen katılıyoruz. Batıya mevsimlik işçi olarak giden insanlarımıza sahip çıkılması ve desteklenmesi için batıdaki Türkmen Dernekleriyle ortak çalışmaları yapıyoruz. Orada yerinde işçilerimizi ziyaret edip sahip çıkıyoruz. Başta Adana ve Kırşehir illerimiz olmak üzere, Türkmen dernekleri ve federasyonlarının topladığı giyim yardımlarını köylerimizde ihtiyacı olan ailelere dağıtıyoruz. Yönetim kurulumuzun destekleriyle bölgede 8 cami ve 1 Kur’an kursu tadilat ve halı döşemesini yaptık. Her yıl düzenli olarak muhtarlarımıza ve aksakallı heyetimiz başta olmak özere üyelerimizin de katıldığı iftar yemekleri düzenliyoruz.
“HALKLAR BU KADAR UYUM İÇİNDEYKEN NEDEN SIKINTILAR VAR? BUNU İYİ TAHLİL ETMEK GEREKİR”
Neslihan Sultan PALA- Son zamanlarda çok konuşulan bir konuya değinelim şimdi. Türkmenler’in Kürtleşmesi ve Kürtler’in Türkleşmesi noktasında neler söylemek istersiniz? Bu durum bir tehlike midir? Bir asimilasyon mudur? Kaos ve kargaşa mı oluşturur?
Nusret KAYA- İnsanoğlu aslını ve feslini bilmelidir. Önemli olan bunları ayrılık unsurları yapmamaktır. Bakın Güneydoğuda birçok inançta ve birçok dilde konuşan insanlar yaşamaktadır ve aşiretler bulunmaktadır. Bu farklılıklardan dolayı asla aşiretler arası husumet bulunmamaktadır.
Halklar bu kadar uyum içinde yaşarken neden sıkıntılar var? Bunu iyi tahlil etmek gerekir. Güneydoğu’da Kültür ve Turizm bakanlığı güzel çalışmalar yapabilir. Örneğin Muş ovasında Bingöl yaylalarında, Ahlat yaylalarında, Barak Ovası’nda, Toroslarda, Karacağ’da, Munzur’da insanlarımızın dokudukları kilimin motifi aynıysa, kıl çadırı aynıysa, göçer kültürü aynıysa temel yaşam felsefesi aynıysa… Bunu çok iyi düşünmek lazım.
Yaşam şeklimiz aynıdır, kültürümüz aynıdır. Ama insanlarımız birbirinden çok uzak ve ön yargılı olmuş maalesef. Biz birbirimizi görerek yaşayarak değil söylemler özerine tanıyoruz buda bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Ben kendi aşiretim için şunu şöylüyorum: “Biz konuştuğumuz dilin değil yaşadığımız kültürün soyunu taşıyoruz”.
“İNSANIMIZA HER KONUDA SAHİP ÇIKMALIYIZ. ÖZELİKLE EĞİTİM KONUSUNDA. ŞUNU İYİ BİLİN, SİZ SAHİP ÇIKMASANIZ BAŞKALARI SAHİP ÇIKAR VE SİZE KARŞI KULANIR”
Neslihan Sultan PALA- Bu durumda -özellikle Türkmenler’in uyanışı şeklinde söylemlerin sıklıkla vurgulandığı bir dönemde- kişilerin özünü bulmasının önemine de vurgu yapmak gerekir değil mi?
Nusret KAYA- Kişiler özünü bulduğu zaman başkalarına çabuk malzeme olmaz. Öz iradesiyle hareket eder işte o zaman gerçek kardeş olduğumuzu anlayacağız. Aslında ayrı gayrı olmadığımızı anlayacağız.
Neslihan Sultan PALA- Büyük Ortadoğu Projesi’nin amacı tıpkı yıllar öncesinde olduğu gibi petrol rezervlerine sahip Müslüman ülkeleri birbirine düşürüp sonra da orada asayişi ve huzuru sağlama adına bölgeye gelmek ve siyasi iradeye hakim olmak. Bu noktada tarihi süreç içinde yaşananlar herkesçe malum. Bu proje kapsamında özellikle doğu ve güneydoğuda bir Kürdistan kurma hayali de yer almakta ve gençlerimiz bu minvalde yönlendirilmekte. Ne acıdır ki Kürtçe konuşan herkes kendini Kürt, Türkçe konuşan herkes de kendini Türk zannetmektedir. Soru şu. Sizin derneğiniz özellikle PKK ile mücadele konusunda halkları bilinçlendirme noktasında nasıl hareket etmektedir?
Nusret KAYA- Dediğim gibi, gerçek tarihi ve kültürel çalışmalarla kendi özümüzü anlayacağız, tanıyacağız. İnsanımıza her konuda sahip çıkmalıyız. Özelikle eğitim konusunda. Şunu iyi bilin, “Siz sahip çıkmasanız başkaları sahip çıkar ve size karşı kullanır”.
İnanç da çok önemli bir konu. Biz her şeyden önce insanız ve Elhamdülillah Müslümanız. Dinimizin gereklerini de unutmamalıyız. Dinimiz okumayı ve kardeşçe yaşamayı emrediyor.
Neslihan Sultan PALA- Siz “Ben Türkmen’im ancak aşırı milliyetçi bir kimliğim yok diyorsunuz. Önemli olan insan olmak noktasından hareket eden bir başkan olarak, aşırı milliyetçiliğin zararları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Nusret KAYA- Her şeyin aşırısı zararlı olduğunu düşünüyorum. Aşırılık insanları kör eder. Gerçekleri görmesini engeller. Tabi bu bazı değerlerde taviz verme anlamına da gelmez.
Neslihan Sultan PALA- Toplumsal ayrışma ve ötekileştirme kanayan bir yara. Toplumda ötekileştirmenin önüne nasıl geçilebilir?
Nusret KAYA- Birbirimizi çok iyi anlamalıyız. Biz karşılıklı konuşarak bütün sorunların çözülebileceğine inanıyoruz. Bir de asla ön yargılı olmamalıyız. İnsanlarımızla ancak bu şekilde daha rahat diyalog kurabiliriz. Toplumumuzda muhakkak ortak yanlar vardır yaklaşırken daha çok bunları dikkate almayız.
Neslihan Sultan PALA- Derneğinizin bundan sonraki hedefleri nelerdir? Bu konularda toplumdan ve medyadan neler beklemektesiniz?
Çok çalışmalıyız. Yapılacak çok iş var. Toplumun ötekileştirmeden birbirine sahip çıkması lazım. Bizler de ancak aracılık yaparız. Medyada gerçeklere sahip çıkmalı.
Neslihan Sultan PALA- Bize verdiğiniz kıymetli zamanınız için çok teşekkür ederim. 
Nusret KAYA- Ben teşekkür ederim.
Neslihan Sultan PALA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder