YABANCI DİL İLE DEĞİL;
MİLLî DİL İLE,
“MİLLİ EĞİTİM”
Dr. Sakin ÖNER
Dil,
millete kimliğini kazandıran ve millî varlığını koruyan en önemli unsurdur.
Millî dil, millî birliğin altyapısını
oluşturur. Millî duygu ile dil arasında önemli bir bağ vardır. Millî dil, millî
kültürü ve bizi biz yapan değerleri geçmişten geleceğe taşıyan en önemli
araçtır.
Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, vatanı düşman işgalinden
kurtarıp bağımsızlığımızı kazandırdıktan sonra en büyük savaşı, dilimizi
bağımsızlığına kavuşturma yönünde vermiştir. Bunun için dilimizdeki doğu ve batı
kökenli yabancı kelimelerin ve dil kurallarının temizlenmesini istemiştir. Türk
Dilini Tedkik Cemiyeti ve sonraki adıyla Türk Dil Kurumu’nu hayata geçirerek ve
Türk Dili Kongreleri toplayarak, bu savaşı bilimsel ve kurumsal bir zemine
oturtmaya çalışmıştır. Çünkü, Atatürk, Türk milletinin millî birlik, beraberlik
ve bütünlüğünün millî dille sağlanacağını, millî kimlik ve varlığın millî dille
korunacağını biliyordu.
Mütareke
ve İstiklâl Savaşı yıllarında Millî Mücadele’ye ve Kuvvâ-yı Millîye’ye karşı çıkan,
kurtuluşu Amerikan ve İngiliz mandasında gören kafalar, bugün de birçok alanda
olduğu gibi dil alanında da karşımıza çıkmaktadırlar. Bu zihniyettekiler,
“Türkçe bilim yapma yeterliliğine sahip değildir, bunun için yabancı dille
eğitim yapmak gerekir” diyorlar. Yabancı dille yapılan eğitimin, bize
uluslararası mesleki ve akademik hayatın kapılarını açacağını savunuyorlar.
Bazı iyi niyetliler de, “yabancı dil
öğretimi” ile “yabancı dil eğitimi”ni birbirine karıştırdıkları için, yabancı
dille eğitim yandaşlığı yapıyorlar.
Bu
yüzden, toplumumuzda yıllardır “yabancı dil öğretimi mi”, “yabancı dille eğitim
mi” konusu tartışılıyor. Her tartışma
konusu gibi bu konu da, siyasi ve ideolojik zemine çekiliyor. Halbuki konu,
bilimsel ve pedagojik zeminde ele alınmalı, bilimsel verilerle
değerlendirilmelidir. Bir defa bu tartışmayı yapanlar, her şeyden önce buradaki
“öğretim” ve “eğitim” kavramlarının işlevlerinin tamamen birbirinden farklı
olduğunu göz ardı ediyorlar. Öğretim(talim); belli bir amaca göre gereken bilgileri
verme işidir. Eğitim(terbiye) ise, bir insanın toplum yaşayışına uyumunu
sağlamak için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmeleri ve
kişiliklerini geliştirmeleri için yapılan çalışmaların bütünüdür.
Eğitim ve
öğretim kavramlarının aralarındaki bu büyük anlam farkına baktığımızda yapılan tartışmanın ne kadar
anlamsız olduğu ortaya çıkar. Bizim çocuklarımızı ve gençlerimizi kendi toplum
hayatımızın şartlarına göre eğitmemiz, ülkenin ve çağın gereklerine göre
öğretmemiz gerekir. Atatürk gibi, Gökalp gibi biz de, “yabancılaşmadan çağdaşlaşma” ilkesini benimsemeliyiz. Bunun da yolu, sağlam bir millî dil
eğitiminden geçer.
Birey
olmak, bağımsız düşünmeye bağlıdır. Bağımsız düşünce, bağımsız dille
sağlanabilir. Çünkü, dille düşünce arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Dil, birey olmanın, millî kimlik kazanmanın
ilk unsurudur. Ama bu dil, yabancı bir dil değil, millî dildir. Başkasının diliyle düşünmeye
çalışmak, o dili konuşan insanların düşünce çerçevesini, tarzını, altyapısını,
kültürünü benimseme sonucunu doğurur. Bu da, millî kimlikten uzaklaşmaya ve
yabancılaşmaya yol açar. Bunun için
diyoruz ki, bir insan ancak millî diliyle sağlıklı düşünebilir. Bilişim,
iletişim ve ulaşım alanındaki hızlı gelişmeler, dünyamızda hızlı bir değişim ve
dönüşüm sürecini başlamıştır. Bilginin hızla geliştiği ve yaygınlaştığı bu
“Bilgi çağı”nda, bir “Bilgi toplumu” haline gelen küreselleşen dünyada,
insanlarımızın uluslararası ilişkiler kurabilmesi, iyi bir veya birkaç yabancı
dil öğrenmelerine bağlıdır. Bunlar da,
ilişki kurulacak ülkelere göre değişkendir. Fakat, insanımızın
küreselleşme buhranı ve bunalımları arasında millî varlık ve kimliklerini
korumaları için, yabancı dilleri millî dilin önüne geçirmemeleri gerekir.
Ben
Türk Dili ve Edebiyatı eğitimi almış, bu konuda yayınları olan ve millî
hassasiyetleri yüksek bir kişiyim. Kırk
yıllık eğitim hayatım içinde on sekiz yıllık Anadolu Lisesi Müdürlüğümün ayrı
bir yeri vardır. Ben Anadolu Liselerini, kolejlerde ve yurt dışında yabancı dil
öğrenme imkânı bulamayan Anadolu çocuklarının yabancı dil öğrenerek dünyaya
açılmalarını sağlayan bir pencere olarak gördüm. Bu yüzden özelliklerinin
korunarak yaşatılmaları için mücadele ettim. Bu konudaki hassasiyetimi, 2005
yılında Vefa Lisesi Müdürü iken bu okulların Hazırlık Sınıfları kapatıldığında
bunun yanlış olduğunu belirterek düzeltilmesi için yaptığım çalışmalara büyük
destek veren değerli dostum araştırmacı-gazeteci sayın Uğur Dündar iyi bilir.
Bu mücadele, Vefa Lisesi ile birlikte Kabataş Erkek ve Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nde yeniden
Hazırlık Sınıflarının açılmasıyla sonuçlandı. Bugün bu okullardaki öğrencilerin
daha iyi dil öğrendiklerini, dış ilişkilerinin arttığını ve üniversiteye
yerleşme oranlarının daha yüksek olduğunu görerek doğru yaptığımızı anlıyorum.
Dünyanın
gelişmiş ülkelerinde de yabancı dille
eğitim yoktur. Yabancı dille eğitim, ancak müstemleke veya işgal altındaki
ülkelerde geçerli bir eğitim şeklidir. Bu da beraberinde şahsiyetsizliği,
ezikliği ve silikliği getirir. Aklımızı başkasının kılavuzluğu olmadan
kullanamama zavallığından kurtulamayız.
Yabancı
dille verilen eğitimle aslında belli kalıplar ve kurallar dışında fazla bir şey
öğrenilmez. Ayrıca yabancı dille eğitim yaparsak, kendi dilimizle bilim
yapılamayacağını kabul etmiş ve dilimizin gelişimini de önlemiş oluruz. Öyle
ise yabancı dil öğretiminde nasıl bir yol takip edilmelidir: İlk ve orta
öğretimde öğrencilere iyi derecede bir veya birkaç yabancı dil öğretilmeli,
yüksek öğretimde de branşında ve
alanında bir yabancı dilden çok isim, sıfat, terim ve kavram
kullanılıyorsa, sadece terminolojinin kazandırılması yoluna
gidilmelidir. Bu sebeplerle son günlerde yabancı dille eğitim yapan Hacettepe
Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer’in “İngilizce eğitim sömürgede
olur” biçimindeki çıkışını çok yerinde ve anlamlı buluyorum. Amerika’da eğitim
gören ve orada “en genç profesör” ünvanını kazanan Oktay Sinanoğlu’nun
yıllardır devam eden “Yabancı dille
bilim yapılmaz. Türkiye’nin bilim dili Türkçe olmalıdır” yönündeki makale, kitap
ve konferanslarla sürdürdüğü mücadelenin yavaş yavaş meyvesini vermekte
olduğunu görmenin mutluluğunu yaşıyorum. Son birkaç Millî Eğitim Şûrasında da
bu yönde kararlar alınmıştır. Yapılacak şey, uluslararası anlaşmalarla yabancı
dille eğitim yapmasına izin verilen eğitim kurumlarının dışındaki bütün eğitim
kurumlarımızda eğitim, Türkçe yapılmalıdır.
Sonuç
olarak diyorum ki, bir ülkenin bilim ve eğitim dili, millî dilidir. “Yabancı
dil öğretimi”ne sonuna kadar “Evet!”, “Yabancı dille eğitim”e sonuna kadar
“Hayır!” diyorum. Parolamız “ Yabancı dille eğitim değil, millî dille eğitim”
olmalıdır. Unutmayalım, “Türkçe biterse, Türkiye gider”, yabancı dille eğitim
bizi kurtaramaz.
YABANCI
DİL EĞİTİMİNE EVET! YABANCI DİLDE EĞİTİME HAYIR!
Hacettepe
Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu (YDYO) hazırlık muafiyet kursuna devam
eden 107 öğrenciyle buluşan Rektör Prof. Dr. Murat Tuncer’e öğrenciler büyük
sevgi gösterdi. Burada öğrencilerin hazırlık sınıflarındaki yabancı dil
konusunda yaşadıkları sorunları dinleyen Rektör Tuncer, bu konuda
radikal değişiklikler yapılması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Almanya'da
'İngilizce Tıp' duydunuz mu? Ya Fransa’da? Yok. Bağımsız, uygar Ülkelerde böyle
bir gariplik olabilir mi? Olmaz. Böyle şeyler ancak sömürge ülkelerinde var.
Değiştirmemiz lazım. “İllâ İngilizce eğitim” demek yanlıştır. “Good Morning”
diyerek derse başlanıyor, çok tuhaf. Dilimiz Türkçe, aramızda yabancı yok, ama
İngilizce anlaşmaya çalışıyoruz. Öğrenci, İngilizce'yi geçemediği için Türkçe
eğitimine devam edemiyor. Bu yanlışlığı düzeltmeliyiz. Güzel Sanatlar
Fakültesi’nden arkadaşlar bir duvar çalışması yapmışlar.'Türkçe oku, Türkçe
geç' yazıyor. Bizim ülkemiz de bir dünya ülkesi. Arkadaşlar, İngilizce
öğrenilsin. Ya da başka bir yabancı dil. Ama mesela 4 yılda öğrensin bunu
öğrencilerimiz. Zorlamayalım. Böyle bir sistem düşünüyoruz. Belki yarın, belki
yarından da yakın gerçekleştireceğiz bunu. Bir de sınav konusu var.
Yabancı ülkelerde öğrenci telefon açıp 'Sınava gelemeyeceğim’ diyor.
İstediği zaman girebiliyor. Bizde de benzer uygulama olmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder